Ama ben onlardan değilim!

“Kendine Dr. Jekyll, ellere Mr. Hyde” 1

Cetin Karahan
4 min readFeb 19, 2022

(açıklaması yazının sonunda)

Dr. Jekyll and Mr. Hyde poster, National Printing & Engraving Company

Disclaimer;

Bu yazıda geçen kişi ve kurumların gerçek hayat ile ilgisi yoktur.

— “Lanet olsun, torpilliler doldu! Ne bir iş yaptıkları var ne de had bildikleri. Nereden geldikleri belli değil, bir ton da maaş alıyorlar!”

“Tanıyor musun?”

— “Hayır ama biliyorum.

Nereden biliyorsun?

— “E hallerinden belli işte” diye hafif öfkelenerek savuşturdu sorumu.

Sen nasıl başlamıştın burada?” diye sordum, hava dağılsın diye. Eski günlerden bahsetmeyi sevdiğini öğrenmiştim artık. Masaya dayalı kollarını çekip koltuğunun arkasına yaslanarak anlatmaya başladı.

— “……………. Bakanlığından bir abim vardı, Allah razı olsun o halletti”.

Aa sınavla girmemiş miydin sen?” diye sordum sözünü keserek, bilmiyormuş gibi.

Tatlı tatlı anlatacaktı… Sözünü kesmeme hafif bozularak “Hayır ama sınavla girenlerin benim kadar faydası olmamıştır bu kuruma” dedi kıvanç ve inançla.

Normalde suyuna gider, dediklerini onaylayarak konuşmasını sürdürmesini sağlar, o konuşurken yarım yamalak dinlerken başka başka şeyler düşünürdüm ama neden bilmem o gün normal bir gün gibi değildi. Tekrar sordum:

Faydayı nasıl ölçüyorsun abi?

— “Sürekli masamdayım, sağda solda gezmiyorum. ………… konusunda ne olsa bana sorarlar, her işi neredeyse ben yapıyorum.

Abi şu an masanda değilsin ama, benim odamdasın ve saat 11. Her öğle yarım saat erken çıkıyorsun yemeğe. Genellikle de yarım saat geç dönüyorsun. Seni tanımayıp uzaktan görenler senin için de aynı şeyleri söylemez mi?

— “Ben otuz senedir çalışıyorum! Bir yarım saat de hakkım olsun artık.

Otuz sene çalışmanın karşılığını almadın mı? Yani geçen yıllar arttıkça çalışman gereken saat azalmalı mı?

Hem yarım saat değil, bir saat

Kendimi tutamıyordum artık. Her gün onaylayıp kısa kestiğim sohbetin nereye gideceğini ben de merak etmeye başlamıştım.

Konuyu değiştirdi. Pencereden terasa bakıp:

— “Baksana şunlara, ne iş yaptıkları belli değil. Hepsinin arkasında birileri var, kolay mı yoksa burada çalışmak” dedi yine.

Bir türlü kopamıyordu bu konudan. Her gün bıkmadan, usanmadan söyleniyor, yine de içi soğumuyordu. Ama bugün kararlıydım. Bir şekilde bitirecektim bu işi.

Abi üç binden fazla çalışan var, nereden biliyorsun kim ne iş yapar?

Bırak sen de” dercesine elini salladı. Biraz fazla mı gittim acaba üstüne diye düşünürken “bu iş bugün bitecek” kararım aklıma geldi ve canını en çok sıkan konuyu sordum:

Abi ne yaptı kızın? Var mı yeni bir şeyler? İş bakıyordun?

— “Hiç sorma” dedi, “Genel Müdürden randevu aldım. Sağ olsun hemen kabul etti. Gittim görüştüm. Anlattım durumu. KPSS puanını sordu hemen!

Ben de olsam ilk onu sorardım abi, ilgilenmiş işte, neden kızdın ki buna?

— “70 deyince yüzünü ekşitti. Koskoca Genel Müdürsün, KPSS şart mı? Ben yönetim kurulu başkanı olduğu firmada bir iş versin diye gittim

Abi o zaman o kızdığın adamlar gibi olmayacak mı gittiği yerde?

— “Benim kızım çalışkandır. Fırsat versinler kendini ispatlar.” ile başlayan bir şeyler geveledi. Demek istediğimi anlamıştı. Çok mu yüklendim acaba diye biraz pişmanlık duymaya başlamıştım ki konuyu değiştirdi.

— “Yeni Daire Başkanı’nın kadrosu hâlâ …………….. Bakanlığında biliyor musun? Maaşı oradan ikramiyeyi buradan alıyor. Kadrosu buraya gelse maaşı düşecek. Böyle şey olur mu” diye yine öfkelendi.

Abi seni …………….. Bakanlığına yönetici olarak atasalar. Buradaki ek ücretin devam etsin diye de kadron burada kalsa, kabul eder misin?” dedim. Hiç duraksamadan “ederim tabii” dedi. O zaman neden kızıyorsun peki aynı durumdaki bir başkasına dedim. “Benim yıllardır hakkımı yediler, aynı şey değil” diye inatla savunmaya devam etti kendini.

Lüzumsuz bir çaba içinde olduğumu bir kez daha anladım.

Doğrunun değil doğru bildiğinin peşindeydi ve ikna olması olanaksızdı. Adaletsizlikten şikayet edip adaletsizlikten medet uman çoğunluğun bir üyesiydi. Herkes böyle yapıyorsa ben neden yapmayayım ki, hem ben daha çok hak ediyorum diye teselli ediyordu kendini.

Artık vazgeçmiştim. Hiç olmazsa kızgın ayrılmasın diye “yeni kayıt var mı abi? bir şarkı aç da dinleyelim hadi” dedim. Yüzü güldü hemen. Telefonunu çıkarıp uygulamayı açtı, “bak yeni bir şey söyledim, zor parça ama bir dinle” diyerek bastı “play” tuşuna.

“Değdi saçlarıma bahar gülleriiii / Nazende sevgilim yadıma düştüü” diye başladı şarkı. Yok, bugün buradan kızgın ayrılmaması mümkün olmayacaktı. Dudaklarımı ısırarak bitmesini bekledim şarkının.

— “Nasıl?” diye heyecanla sordu.

Gülleri değil abi, küleği olacak o…

Anlamadı.

Gülleri olarak söyleyen de çok var ama külek o. Azerice rüzgâr demek. Saçına rüzgâr değmiş, gül değil yani” diye açıkladım kendimce.

Yüzü bir kez daha düştü. Hafiften pişman olmuştum ama iş işten geçmişti. Hem arkadaşlar arasında da olurdu böyle şeyler, biraz alınır sonra geçerdi herhalde.

Aman be abi boşver, ha güller değmiş ha külek, “her erin bahtına bir güzel” düşmüyor mu sonuçta? dedim tebessümle, hadi bir kahve söyleyelim de bir daha anlat bin defa dinlediğim hikayelerini…

Sıklıkla karşılaşılabilecek sıradan bir kurgu. Radyo programlarına katılan, sosyal medyada yorum paylaşan herkes çevreden şikayet edip eleştiriyor. Hepimiz eleştiren konumundayız, hep merak ediyorum; bu eleştirilenler nerede? Hiçbiri ortada yok.

Herkes çok çalışıyor. Herkes adaletin peşinde. Herkes haksızlığın karşısında. Ama söz konusu kendisi olduğunda kurallarını esnetmekte bir sakınca görmüyor. Vardır muhakkak psikoloji biliminde bir ismi bu sendromun ama ben bilmiyorum.

Kendimi de tamamen dışında tutmuyorum bu ahvalin. Araç kullanırken yayalara, park edip yürürken araçlara tam da aynı sebepten kızıyorum ben de. “Yürüsene be adam” - “beklesene be adam” karşılıklı serzenişindeki o iki “be adam” da benim.

  1. Robert Louis Stevenson’un “Dr. Jekyll ve Bay Hyde’ın Tuhaf Hikayesi” (Strange Case of Dr. Jekyll and Mr. Hyde) adlı kitabını biliyorsanız bu gönderme anlamlı gelecek, aksi halde küçük bir araştırmaya ihtiyacınız olacak. Bir başlangıç noktası olarak şuraya göz atabilirsiniz (kitabı okumayı düşünüyorsanız bakmayın, zira spoiler içeriyor):

--

--

Cetin Karahan

CISA, Internal Auditor, Industrial Engineer MSc., MIS PhD candidate -/- I only write about something that I really have competence -/-